Uğur KOCA

Yazarın sitemizde "417" adet yazısı bulunmaktadır. Eklenme Tarihi: 23/04/2025 334 kez okundu.

URLA HAYALETLERİ...

Urla Hayaleti... Hafta sonu nefes alabilmek adına arabamın yönünü Urla'ya çevirdim. Gönlüm bindi ilk arabalı feribota ardından dört teker peşi sıra firari! Piriştina yirmi, yirmi beş dakikada üç kuyulara süzüldü ardında martılar süvari. Ağır aksak gider benim taka zira marşandiz mübarek sanki gara duman savuraaa savura bir buçuk saatte yanaştım Urla İskele çarşısına. İskele yakınında ki Cami'nin yakınında rastladım Gönlübol abime! Perişan Bakkal geldi aklıma rahmetli bu da aynı hırpanikle gezenti olmuş sokaklarda. Yok be tanıyor tüm esnaf Sümbül'ü içtiği sigaranın izmaritini dahi çöpe atar afillisinden çakal. Goca yürekli zahir hiç kimseye zararı yok garibimin. Sigara istiyordu nafile çaresi ben de çünkü o zıkkımı beceremedim içmeyi yok yani bende çözümü. Belediye çay bahçesini gördüm takayı ücretsiz parka bırakıp doğru şöyle mis gibi bir sabah gayfesi içmeye dedim ve soluğu parkta aldım elbet. Hayret verici bir durum gayfe ucuz otuz pera idi keyf ile içtim. Seneler önce Urla'dan tanımadığım bir tipin mesajı geldi aklıma. Beni aramıştı güya İskele yakınında arsam varmış mış ta bana soruyordu satıyormuşum? Pek tuhafıma dokunmuştu ne arsam vardııı ne de satıp savacak bir karış toprağım! O sıra bir başka mesaj da almıştım çook eski bir tanıdıktan; "Seninki de aşkmıymış be!" diyerek! Öyle ya benimki de aşk'mıy mış be! Yaşanan anların anısı ölü doğan yarınlara mut getirmeyeceğini anlamıştı sanırsam! Faili meçhul mesajlar şimdi nerden aklıma düştü ki gayfem soğumuştu be ama olsun yine de büyük keyflen yudumladım. İskeleden Deniz Kızı otele doğru yürümeye başlamıştım. Denize doğru sanki yarım ada gibi duran bir tepe gözüme ilişti. Bahçesinden dışarı fırlamış dalları ile kırmızı dutlar görünce dayanamadım daldım ağaca yiyebildikçe yiyordum. Ardımda bir ses belirdi; "kırk yıl önce rahmetli babam dikmişti." demişti. Orta yaşlarında bir kadın hikayesini anlattı evin. İlk sahibi bahçede kendini asmış sonra İzmir de Ege Üniversitesinde bir profesör almış ve bahçesinin bakımı için babasını tutmuştu. On beş yaşlarında gelirmiş babasının yanına kalmaya, çok hoşuma gitmişti evin öyküsü. Kadının yanından ayrılınca benim takadan sandalye masamı alıp o evin ilerisinde bulunan eski kemik hastanesi yolunun kıyısına oturup iki kadeh rakı içip güneşi batırmıştım. Benim ki de aşk'mıy mış be! Ne tuhaf madem mutlu bir aşkın içindesin neden halen eskiye dem vururdu ki? Urla'nın Hayaletleri olmalı ki eski kokan sokakları tılsımlı idi. Gecenin Bekçileri üzerimde uçuyorlar aydınlık kanatlarıyla. Gecenin Bekçileri kim mi? Martılar yahu martılarım. İki üçe çıktı üç beşe dem oldu derken şişe dibini bulmuştu. Takaya gidecek takati bulanaca uyuklamışım sandalyede. Bir dokunuş ile irkildim. Yaşlıca bir amca elinde köpek öldüren şarabı ve küçük kap yoğurt ile beni sofrasına davet ediyordu. "Ezgin", dedi. "adım Ezgin. Buyur beraber içelim." Teşekkür edip gitmek istesem de bir bardağı zorla içirdi Ezgin. Sözüm kısa olsun bu kez, "Hiç bir yol kısa değildir ulaşmak istediğin doğruya. Senelerdir yoldayım bir arpa ilerlemeyenim. Bildiğim ise; Anılarına sahip çıkamayan yarını ile asla yetinemez! Savurduğun gerçeğin ise söylesene şimdiye kaç tane yalan avuttun gönlünde? Urladaydım niyetine oysa ruhun ıssızlıkta kaybolmuş aşk diye diye!" Sırtımda sandalye ve masam yolcuyum umuttan mut'a sessizce.... Ölü Doğmuş Rüyalar... Uğur KOCA

Yorum Yapın
500

Bu yazıya henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olabilirsiniz.