Söze Fatih Sultan Mehmet’in bir fermanı ile başlayayım:
"Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim".
Evet, orman ve ağaç; insanın olmazsa olmazıdır. Oksijeni bol, temiz havası, yeşili insana huzur verir. Ağacın bol olduğu yerlerde yağmurlar da bol olur.
Haymana’nın asırlık meşeliği, onlarca yıl önce, ormanlık statüsüne getirildi. Orman muhafaza memurları ve bekçiler istihdam edildi. Gelin görün ki cahil insanlar ile bir yol olmaz. Bir akrabam Meşelikte orman muhafaza memuru idi. Gündüz ormanda yevmiyeli bekçi olarak çalışan yakın köylülerden birini yeşil ağaçları keserken tesadüf yakalıyor (Tilkinin Kümese bekçi yapılmasını çağrıştırıyor). Bunu niçin kesiyorsun, üstelik sen burada bekçisin diye soruyor. Vay sen misin bunu soran eline kocaman bıçağı alıp, Haymana’nın içine kadar kovalıyor.
Onu da bir kenara atın, Gazeteci-Yazar ağabeyim Ramazan Yılmaz, 40-42 yıl önce, Eskikışla Köyü’nde, Haymana Ziraat Mühendisliğinin desteği ile 14-15 dönüm tarlasını tel ile çevirip, meyve ağaçları dikti. Aradan ya 6 ay, ya da bir sene geçmeden insanlıktan nasibini almamış biri, telleri kopardığı gibi, meyve ağaçlarının hepsini kırmış. Böyle insan kılıklıların olduğu yerde ne insanın ağaç dikme hevesi kalıyor, ne de meyve ağacı yetişir. Elbette Yüce Yaradan o ağaçların intikamını er-geç alacaktır, nitekim alıyordur. Ama cahil insanlar idrak edemiyor. Çünkü başkalarının aklı ile yaşadıkları için düşünme melekelerini yitirmişlerdir.
1949 yılında başlayıp, 50-60’lı yıllarda devam eden Amerikan’ın sinsi planı olan Marshall Yardımı adı altında, ülkemizde hayvancılığı yok etmek için, süt tozu gönderilmiş, çocukluğumuz çağındaki sağlığımıza suikast düzenlenmiştir. Yine zeytin iyi değil denilerek, ülkemizdeki zeytin ağaçları sökülüp Amerika’ya götürülmüş, yerine çam ağaçlarını önermişlerdir. Zeytinyağı yerine, Amerika’dan insan sağlığına zararlı margarin ve palmiye yağı dayatmasıyla ülkemiz üzerinde oyun oynanmıştır. Çünkü yüksek miktarda doymuş yağlar içerdiği için, damarlarda birikerek plak oluştur, kolesterol ve kalp hastalıklarına neden olur.
Gazeteci-Yazar Mehmet Çoban Bey, bir yazısında şöyle der: Ülkemizdeki dağlarda, orada burada gördüğümüz meyve ağaçları sökülmüş, yerine çam ağaçları dikilmiştir. Böylece özellikle dağlarda mevcut olan badem, kestane, ceviz gibi önemli meyveler gittikçe eksilmiş. Bu ürünler bugün insanların alamayacağı fiyatlara ulaşmıştır. Yazarın sözlerine şu cümleyi ekliyorum: Meyve ve zeytin ağaçlarının sökülüp, yerine çam ağaçlarının dikilmesine önayak olanlar, bu ülkeye en büyük ihaneti yapmışlardır.
Son zamanlarda, doymak bilmez, insanlıktan nasibini almamış para canlısı ve halkı sömüren bazı çevreler; zeytinlik alanlarının imara açılmasını ve maden alanlarına çevrilmesini sürekli hükümetlerden istiyorlar. Kaz Dağlarında olduğu gibi, kısmen de başarılı oldular. Yine çoğu zeytinlik alanları imara açılmış, villa ve oteller yapılarak en büyük ihanet yapılmıştır. Bu vicdansız ve ahlaksızlar, haram para kazanmak için, yetimin hakkını yiyerek, bir taraftan da halkın sağlığını hiçe saymaktadırlar. Neyse ki yasa tasarısı 7. defa TBMM’den geri çevrilmiştir.
Bugün dünyada, ülkemizde ve Haymana’da; susuzluk en büyük sorundur. Belediyeler her tarafı su tüketen ağaç, çimenlik, yeşillik ve çiçeklerle donatıyor. (Belediyeler derken, bir sonraki köşe yazımın başlığı sokak köpekleri ile ilgili: İNSANLIĞIN VE ÇOCUKLARIN DÜŞMANI İLÇE BELEDİYELER) Suyun azaldığı bir zamanda buraların hergün sulanması akıl işi değildir. Üstelik su faturası da halka yansıyor. Hâlbuki bu yerlere; meyve ağaçları ve iklime uygunsa, su gerektirmeyen kestane, badem, ceviz, narenciye ağaçları dikilse, insanlar o meyvelerden yararlanırlar.
Bu ülkede yaşayan insanları 10 büyükşehirde toplayarak boş alanlar meydana getirir ve nerede sulak ova, bağlar, bahçeler varsa oralara bina, gökdelen veya organize sanayi yapıp, üretim dışına çıkartırsanız, tarım ve hayvancılığı yok edersiniz. Ülkenin meyve-sebze ihtiyaçlarını da dışarıdan ithal edersiniz. Böylece bir tarım ülkesi olan Türkiye’yi tarım ürünlerine muhtaç hale getirirsiniz.
Ülkemizde tarımdan sonra en büyük geçim kaynağı olan hayvancılık, yukarıda saydığım tarımdaki yanlış politikalar sonucu meydana gelen olumsuz etkiler nedeniyle bitme noktasına gelmiştir. 3-5 soysuzun et ithali yapıp para kazanması için et ihtiyacı, Sırbistan ve diğer ülkelerden ne eti olduğu meçhul et ithal ediliyor. Bunun sonucunda et fiyatları altınla yarışır hale gelmiştir.
Şimdi ülkeyi bir kenara bırakalım; Haymana ve köylerine bakalım: Köylerin içinde bazı evler hariç, dağlarda ve boş arazilerde dikili meyve ağacı yok denecek kadar azdır. Galiba Haymanalıların meyve ağaçlarına karşı fobileri var. Yahu yediğiniz meyvelerin çekirdeklerini kendi evlerinizin önüne, tarlalarınızın kıyısına ekip korusanız, 5 sene sonra meyvesini yersiniz.
2015 yılında Ankara B.şehir Haymana Fen İşleri Şefliği, Kaymakamlık, Belediye, İlçe M.E. Müdürlüğü, Garnizon Komutanlığı, okul bahçelerine ağaç dikme seferberliği başlattılar. Şu andaki durumu nedir bilmiyorum. Sayın Murat Çelebi Başkan döneminde, Haymana D. Federasyonunun Grannos oteli çevresi ağaçlandırılması çalışmasına katıldık. Ancak düşünüyorum da yukarıda belirttiğim tüm çalışmalar, bir işe yaramayan hep çam ağacı ile sınırlı kalmıştır. Galiba yabancıların bize dayattığı çam ağacı dikme hobisi, aynen devam ediyor.
Her zaman söylüyorum: Yediğiniz kaysı, erik, şeftali, vişne, kiraz v.b. meyvelerin çekirdeklerini çöpe atmayın, biriktirin ve köyünüze, tatile ve başka yere giderken, yollarda 5 dakika durup, otoyollar ile diğer yolların kenarlarına veya tarlalar arasına elinizle serpiştirin. Kendi halinde filizlenir ve insanlar ile hayvanların zarar vermesi engellenirse, zamanla meyve ağacı olur, hem kendiniz yersiniz hem de halk bunlardan yararlanırsa çok iyi olur.
Yusuf YILMAZ
19 Kasım 2022